Adıyaman 1 Şubesi
560 | | | 08-04-2017
Ergenekon'la Yaşadığımız FETÖ ile Tekrar Etmemeli
Habib YILDIRIM

Türkiye’de 28 Şubat sürecinde İslami hassasiyet sahibi olanların kamu kurum kuruluşlarından nasıl uzaklaştırıldığını, en iyi ihtimalle sürgünlere maruz bırakıldığını herkes hatırlamalıdır. Ergenekon olarak nam salmış ( daha sonra FETÖ tarafından sulandırıldığı için davalarından hiç bir sonuç alınamayan derin devlet yapılanması ) örgütün, o dönemde muhafazakar çalışanları kurum ve kuruluşlardan uzaklaştırdıklarını ve kadroları Kemalist veya ulusalcı yapılara teslim ettikleri malumunuzdur. Ergenekon davasında, devletin bütün kademelerini işgal konumuna kadar yükselen FETÖ’nün gerçek dışı iddiaları, asılsız ihbarlar, kişisel hesaplar, kadrolaşma çabaları, siyasi rant hesapları ve birçok nedenlerle sulandırması nedeniyle hesaplaşma bir türlü gerçekleşmemiş ve mağdurların mağduriyeti giderilmediği gibi suçlular da cezalandırılamamıştır.

Bürokrasi ve siyasette hala makamları işgal etmekte olan kripto FETÖ ve dış mihrakların kamu kurumlarındaki (özellikle yargıdaki) uşaklarının aynı oyunu oynadıklarına son günlerde şahit oluyoruz.

FETÖ soruşturmaları neticesindeki açığa alma ve ihraçların bir kısmı ERGENEKON’da tanıklık ettiğimiz aynı zihniyetin dayatmaları ve yöntemleri ile devam ediyor. FETÖ soruşturmalarında alan genişletilerek, mağdur sayısı arttırılıyor; kanaat önderleri ve sevilen isim ve simalar itibar suikastına uğratılarak halk nezdinde “ciddiyetsiz ve maksatlı bir mücadele” algısı oluşturulması hedefleniyor.

FETÖ ile mücadele ne yazık ki, kurum amirlerinin bazıları tarafından menfi hesaplaşma alanı ve siyasi erke yaranma çabasına dönüştürülmüş durumda. ERGENEKON’la yaşadığımız  FETÖ ile tekrar ediyor sanki. Gerçek suçluların tespiti zorlaştığı gibi kamuoyunda da endişe, korku ve hamaset tohumları serpilerek lüzumunda patlatılmaya hazır bir öfke durumu oluşturuluyor.

Oldukça sıkıntılı bir süreçten geçen ülkemizin referandum gündemiyle meşgul olduğu bu günlerde sandıktan “evet” veya “hayır” çıkmasının sonuçlarının uzun uzun değerlendirildiği konferanslar, tv programları ve sohbetlerin ortak noktalarından biri açığa alma ve ihraçlar. “Hayır” diyenlerin umudu, “evet” diyenlerin korkusu haline gelmiş durumda bu konu. Açığa alma ve ihraçlarla alakalı olarak mağdur konumunda olanlar, yakını bulunanlar muhtemelen “hayır” tercihinde bulunacak ve endişe ediyorum ki bu işlemleri gerçekleştiren kriptoların da beklentisi budur. Şöyle ki; devlete ve millete ihanet etmiş, ihanet edenlerle işbirliği yapmış, finans sağlamış ve bu suçları sabit olan kim olursa olsun kamu kurumlarında bulunmamalıdır lakin ihraç veya açığa alma listeleri komisyonlar marifetiyle değil hukuki dayanaklar ve kurullar tarafından yapılmalıdır.

***

Birileri Evet’ i Hayır’a devşirmek için bütün imkan ve makamları sınırsız kullanıyor. Son zamanlarda ERGENEKON kalıntısı bazı savcılar tarafından FETÖ ile alakasız kanaat önderleri anlamsız biçimde gözaltına alınıyor. Şahıslarına itibar suikastı yapılıyor. 28 Şubat ‘ta bu ümmet ve din–i İslam için şahadetleri pekişecek demek ki. Sahte ihbar ve gözaltılarla zihinleri bulandıranların tespit edilip hemen hesap vermeleri sağlanmalıdır.

***

Hâlâ mülki idare amirleri tarafından haklarında yapılan soruşturmalar neticelenmiş, herhangi bir suç unsuruna rastlanmamış kişiler, haklarında hiçbir işlem yapılmamasına rağmen görevine iade edilmemiştir. Soruşturmaları tamamlanmış, haklarında bir işlem yapılmamış kişiler derhal görevlerine iade edilmelidir. Bunların içinde kamuoyunun yakından tanıdığı öyle isimler var ki; altı aya yakın bir süredir açıkta ve görevine iade edileceği günü sabırsızlıkla bekliyor. Somut adımlar atılmadığından dolayı dedikodu kazanının söz konusu kişiler aleyhine daha da kaynadığını görüyoruz. Mevzunun daha da ürkütücü olan yanı ise bu durumun makam kaygısı ve aynı siyasi akım içinde farklı tercihler nedeniyle bu kişiler aleyhine sürdürülmeye devam ettirildiği iddialarıdır. “Ne demek bu?” dediğinizi duyar gibiyim. Açıklayayım, aynı siyasi parti içinde seçim sürecinde farklı bir adaya destek verdiği için bazılarının cezalandırıldığı iddiası gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor ve kabul görüyor.

Görevlerine iade edilmeyi bekleyenlerin –kendilerini dinlediğim kadarıyla- sitemleri yalnızlaştıkları, hak arama yollarının geç işletildiği ve bu süreçte sivil inisiyatiflerin suskunluğu hususunda. Haksız değiller. Çünkü onlar “her şey bittiğinde hatırlayacakları şeyin düşmanların sözü değil dostların suskunluğu” olduğunu biliyorlar.

***

Menfi beklentiler uğruna yapılan adaletsiz uygulamaların hiç kimseye kazandıracağı zerre kadar fayda yoktur uzun vadede. Bulundukları makamın ve işgal ettikleri koca koca koltukların kendilerine sağladığı yetki ve erki şahsi çekişmelerinin, husumetlerinin ve hesaplarının halli için bir fırsat addedenler unutmamalıdır ki o makamlar asla kendilerine kalmayacaktır. Hele seçimle işbaşına gelen kimselerin her seçim döneminde verdikleri varlık mücadelesini göz önünde bulundurursak tartışılmaz bir hesaplaşmanın er ya da geç doğrunun lehine sonuçlanacağının seçilenler, tekrar seçilecekler vb. tarafından bilindiğinden şüphe duymuyorum ancak bu manada vicdanlarına kulak vermediklerini düşünüyorum. “Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner” meşhur sözünün birçok tecrübeyle sabit olduğu aşikârdır. Çünkü yeryüzünde tarih boyunca zafer elde eden ve elde etse dahi bunun zevkini sürdür(ebil)en tek bir örnek yoktur. Bilge Kral’ın dediği gibi “hayat, inanan ve salih amel işleyenlerin dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur”.

Selametle…

Tüm Yazılar
1 Eğitimcilerin, "Düşün Yakamızdan" Haykırışını Duyar Gibiyim
2 Ergenekon'la Yaşadığımız FETÖ ile Tekrar Etmemeli
3 Adalet ve vicdanımız her türlü pazarlığın ötesindedir
4 Değişime Direnenler, Değişimde Direnenler