Taksim’in yayalaştırılması projesi kapsamında Gezi Parkı’ndaki bazı ağaçların sökülerek yerlerinin değişmesine tepki mahiyetindeki demokratik eylemin amacından saptırılarak, ülkedeki toplumsal huzurun bozulmasına neden olacak provokatif eylemlere dönüştürülmesini doğru bulmuyoruz.
Barış, Kardeşlik ve çözüm sürecinin konuşulduğu, 30 yıldır akan kardeş kanını durdurmaya çok yakın olduğumuz şu günlerde Çevreye duyarlı kişi ve grupların sivil itaatsizlik olarak görülebilecek eylemi, provokatörlerin devreye girmesiyle marjinal grupların ve Türkiye’nin huzuruna kastedenlerin başrol oynadığı bir senaryoya dönüşmüştür.
Bu noktada İstanbul yönetiminden ve güvenliğinden sorumlu olanların, zamanında açıklama yapmaması nedeniyle, bilgi kirliliğine ve manipülasyona istemeden de olsa zemin hazırlamaları, güvenlik güçleri ile vatandaş arasında yaşanan gerilimlerin açıklamalarla daha da derinleşmesi gibi hatalar provokasyonu meslek edinen grupların ekmeğine yağ sürmüştür.
Bugün ulaştığı nokta itibarıyla eylemler hak talebi olmaktan çıkıp doğrudan hak gaspına dönüşmüştür.
Kişi ve kamu mallarına kastederek, can ve mal güvenliğini hiçe sayarak, başkasının özgürlüğüne kastederek, milletin değerlerini hiçe sayarak, cami işgal edip fuhuş ve alkol gösterisi yaparak hiçbir talep dile getirilemez. Hele hele özgürlük ve demokrasi adına bu tür eylemler asla kabul edilemez.
Hiçbir insani değerin ve hiçbir inancın kabul etmeyeceği bu olaylar sadece teröre, anarşi ve kaosa hizmet eder. Olayların belli bir noktadan sonra sırf bu amaç için devam ettirildiğini üzülerek takip ettik.
Bu tür ortamlar demokrasi, insan hakları ve özgürlüğe hizmet eden ortamlar değil bilakis darbelerin, olağanüstü hallerin ve ergonekonvari yapıların hayat bulduğu ortamlardır.
Bu ortama katkıda bulunanlar ve destek verenler hangi amaçla, ne adına ve kime hizmet ettiklerinin farkındalar mı? Bundan kimler fayda sağlar, bu olaylar kimleri sevindirir, İsrail’in başkenti Telaviv Türk Büyükelçiliği önünde toplanan Yahudiler Türkiye’deki provokatif eylemlere destek vermek için elleriyle zafer işareti yaparak İbranice, İngilizce ve Türkçe olarak “Erdoğan istifa” “Türkiye laiktir laik kalacak” “Durma, durdukça sıra sana gelecek” “Diren Türkiye” “Diren İstanbul” sloganları atmaları çok manidar değilmidir? Onun için Memur-Sen olarak diyoruz kihepimiz bunun hesabını çok iyi yapmalıyız.
Hiç kimse bazı haklı taleplerin arkasına sığınarak ve evrensel değerleri öne sürerek darbe çığırtkanlığı yapanlara çanak tutamaz.
Unutmayın, milletimiz bütün bu yapılanları çok iyi bir şekilde tahlil edip gözlemleyerek bir kenara not etmektedir. Yeri ve zamanı geldiğinde hak ettiği karşılığı verecek ve demokratik şamarı enselerine indirecektir.
Diğer taraftan, başta sosyal medya olmak üzere, çeşitli yollarla topluma yalan-yanlış bilgi aktaran ve bu yöntemle milleti provoke etmeye çalışanlar bunun bedelini ergeç ödeyeceklerdir.
Eylemin toplumsal kaosa dönüşmesini engellemek ve provokatörlere fırsat vermeme adına sağduyu çağrısı yapan, kendi teşkilatları başta olmak üzere millete sükûnet tavsiye eden siyasi liderler ve kanaat önderlerine teşekkür ediyoruz.
Yaşananlar, sadece marjinal iç dinamiklerin tepkisi olarak görülmemeli, bunun, Türkiye’nin bölgesel lider, küresel aktör olma iradesini akamete uğratmak isteyen dış kaynaklarla da ilişkili olduğu gerçeği gözden kaçırılmamalıdır.
Hepimiz daha dikkatli, daha sorumluluk sahibi ve huzura katkı sağlayıcı bir tavır sergilemeli, aklıselimi egemen kılmalıyız.
Eğitim-Bir-Sen, öğrencilerin marjinal grupların tuzağına düşürülmesinin engellenmesi için eğitim çalışanlarına ve ailelere büyük görev düştüğünü hatırlatıyor, milletimizin sağduyusunun provokatörlerin hesaplarını bozacağına inanıyoruz.